Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

geniş ölçüde

  • 1 geniş ölçüde

    adj. far going, far reaching
    * * *
    extensively

    Turkish-English dictionary > geniş ölçüde

  • 2 geniş ölçüde

    on a large scale, greatly

    İngilizce Sözlük Türkçe > geniş ölçüde

  • 3 geniş ölçüde yapılan

    adj. extensive

    Turkish-English dictionary > geniş ölçüde yapılan

  • 4 geniş

    geniş breit; weit; Anzug; Begriff weit; Garten groß; Haus geräumig; Mensch sorglos; Programm umfangreich; Tür, Weg; Volksmassen breit; Vokal weit (in der türk. Phonetik a e o ö);
    geniş açı MATH stumpfe(r) Winkel; FOTO Weitwinkel m;
    geniş bir nefes almak (befreit) aufatmen;
    geniş bir zaman große(r) Zeitraum m;
    geniş çaplı umfangreich;
    geniş gönüllü gutmütig;
    geniş ölçüde weitgehend;
    geniş perde Breitwand f;
    geniş yelpazeli breitgefächert;
    geniş zaman GR das r-Präsens, z.B. gelirim

    Türkçe-Almanca sözlük > geniş

  • 5 geniş

    "1. wide, broad. 2. spacious, extensive, vast, expansive. 3. carefree. - açı geom. obtuse angle. - bir nefes almak to breathe a sigh of relief. - fikirli broad-minded, liberal. - gönüllü tolerant. - kapsamlı comprehensive; all-inclusive. - mezhepli excessively tolerant, free and easy (in his/her sexual mores). - ölçüde on a vast scale. - tutmak /ı/ to do (something) taking every contingency into account. - ünlü ling. broad vowel. - yürekli carefree, happy-go-lucky, easygoing. - zaman gram. simple present tense, aorist. - zaman ortacı gram. present participle."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > geniş

  • 6 درمقياس وسيع تر

    geniş ölçüde

    Farsça-Türkçe sözlük > درمقياس وسيع تر

  • 7 weitgehend

    geniş ölçüde

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > weitgehend

  • 8 extensively

    geniş ölçüde

    English-Turkish new dictionary > extensively

  • 9 широко

    geniş ölçüde,
    yaygın olarak
    * * *
    geniş geniş; geniş ölçüde, yaygın olarak / biçimde

    широко́ раскры́тая дверь — ardına kadar açık kapı

    широко́ распространённые расте́ния — yaygın bitkiler

    широко́ рази́нуть рот / пасть — ağzını geniş geniş açmak

    широко́ раскры́ть глаза́ — gözlerini kocaman kocaman / iri iri açmak

    широко́ испо́льзоваться в произво́дстве пластма́сс — plastik imalinde yaygın olarak kullanılmak

    пре́сса широко́ испо́льзовала эту информа́цию — basın bu bilgilerden bol bol yararlandı

    Русско-турецкий словарь > широко

  • 10 широкий

    geniş,
    enli; bol; yaygın
    * * *
    1) geniş, enli; açık

    широ́кая у́лица — geniş cadde

    широ́кая пло́щадь — geniş / açık meydan

    широ́кая ткань / мате́рия — geniş / enli kumaş

    широ́кая колея́ — ж.-д. geniş hat

    2) (об одежде, обуви) bol

    э́то пальто́ мне широ́ко́ — bu palto bana bol geliyor

    3) engin, geniş

    широ́кие сте́пи — engin stepler

    наступле́ние на широ́ком фро́нте — воен. geniş cepheli taarruz / saldırı

    4) geniş; uzun

    идти́ широ́ким ша́гом — uzun adımlarla yürümek

    5) перен. geniş; yaygın

    широ́кие наро́дные ма́ссы — geniş halk yığınları

    това́ры широ́кого потребле́ния — tüketim malları

    широ́кие пла́ны — geniş planlar

    широ́кие масшта́бы — geniş ölçüler / boyutlar

    широ́кое испо́льзование чего-л. в медици́не — bir şeyin tıpta geniş ölçüde kullanılması

    у него́ широ́кая нату́ра (о щедром человеке)gönlü boldur

    по́льзоваться широ́кой изве́стностью — yaygın bir şöhrete sahip olmak

    ••

    широ́кий экра́н — geniş perde

    Русско-турецкий словарь > широкий

  • 11 far reaching

    geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan
    * * *
    sonuçları çok

    English-Turkish dictionary > far reaching

  • 12 esaslı

    1. أولي [أَوَّلِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    2. بدائي [بُدَائِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    3. جذري [جَذْرِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    4. جوهري [جوهَرِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    5. حيوي [حَيَويّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    6. رئيسي [رَئِيسِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    7. قيادي [قِيَادِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili
    8. مبدئي [مَبْدَئِيّ]
    Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili

    Türkçe-Arapça Sözlük > esaslı

  • 13 extensive

    adj. uzatılmış, geniş, yaygın, geniş ölçüde yapılan, engin
    * * *
    1. geniş 2. yaygın
    * * *
    [-siv]
    adjective (large in area or amount: extensive plantations; He suffered extensive injuries in the accident.) geniş, büyük boyutta

    English-Turkish dictionary > extensive

  • 14 шире

    daha geniş
    * * *
    сравн. ст.
    1) (от прил. широ́кий) daha geniş; daha yaygın
    2) (от нареч. широко́) daha geniş ölçüde; daha yaygın olarak

    Русско-турецкий словарь > шире

  • 15 extensively

    adv. uzatılmış olarak, geniş olarak, yaygın olarak
    * * *
    geniş ölçüde

    English-Turkish dictionary > extensively

  • 16 far going

    adj. geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan

    English-Turkish dictionary > far going

  • 17 far going

    adj. geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan

    English-Turkish dictionary > far going

  • 18 weitgehend

    1. adj geniş kapsamlı
    2. adv geniş ölçüde

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > weitgehend

  • 19 weitgehend

    weitgehend <weiter gehend o schweiz weitgehender $empty$ weitergehend, am weitestgehenden>
    o am weitgehendsten
    I adj geniş kapsamlı
    II adv geniş ölçüde

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > weitgehend

  • 20 проникать

    несов.; сов. - прони́кнуть
    1) girmek; sızmak

    в дом прони́кли во́ры — eve hırsız girdi

    со́лнечный свет туда́ не проника́ет — oraya güneş ışığı girmez, orası güneş görmez

    на глу́бине, куда́ не проника́ет со́лнечный свет — gün ışığının nüfuz edemediği derinlikte

    из щеле́й проника́л свет — yarıklardan ışık sızıyordu

    ве́тер сюда́ не проника́ет — rüzgar buraya vurmuyor

    2) nüfuz etmek; sızmak

    рекла́ма прони́кла во мно́гие сфе́ры жи́зни — reklam hayatın birçok alanına nüfuz etti

    в их ряды́ прони́кли посторо́нние элеме́нты — saflarına yabancı unsurlar sızdı

    по прони́кшим в печа́ть све́дениям — basına sızan haberlere göre

    э́ти иде́и все глу́бже проника́ли в ма́ссы — bu düşünceler yığınlar arasında gittikçe geniş ölçüde yayılmaktaydı

    Русско-турецкий словарь > проникать

См. также в других словарях:

  • aşama sırası — is. 1) Önem ve değer bakımından gitgide yükselen basamaklar dizisi, hiyerarşi 2) Otoritenin en geniş ölçüde en üst mertebede olmak üzere değişik önem sıraları arasında katı ve kesin bir biçimde dağıldığı toplumsal teşkilatlanış biçimi, hiyerarşi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • esaslı — sf. 1) Köklü, geniş ölçüde etkili, güzel, doğru ... gövdesini kuş tüyü yastıkların içine daha esaslı bir tarzda yerleştirdi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) zf. Köklü, etkili, güzel bir biçimde, doğru olarak Konuyu esaslı öğrendi mi? …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gar — is., Fr. gare Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk. Y. K. Beyatlı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • neoklasisizm — is., ed., Fr. néoclassicisme 1) Sembolizme karşı XX. yüzyılın başında ortaya çıkan klasik üslubu canlandırmaya yönelik edebî akım 2) mim. Avrupa ve Amerika da XVIII XIX. yüzyıllarda Eski Yunan üslup ve tezyinatını geniş ölçüde kullanan mimari …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • plantasyon — is., Fr. plantation Sanayide kullanılan kahve, kakao, kauçuk vb. bitkilerin geniş ölçüde yetiştirildiği işletme …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • psikoz — is., ruh b., Fr. psychose 1) Türlü sebeplerle kişiliğin bütünlük ve uyum gücünü geniş ölçüde yıkan ruhsal bozukluk 2) Toplumsal bir sarsıntıya bağlı olarak doğan ruh durumu Sansür, sağlam rejimlerde, kimsenin aklına dahi gelmeyen bir korku… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • silisyum — is., kim., Fr. silicium Atom sayısı 14, atom ağırlığı 28,09, yoğunluğu 2,34 olan, 1420 °C de eriyen, endüstride geniş ölçüde kullanılan ve doğada oksijenden sonra en bol bulunan element (simgesi Si) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tatbikat — is., Ar. taṭbīḳāt 1) Uygulama 2) ask. Asker birliklerini savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, manevra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • toplumsal denge — is., top. b. Bir toplumun başlıca kesimlerinin geniş ölçüde bir uyum içinde bulunmasını sağlayan toplum ve kültür bakımından bütünleşme …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yenilik — is., ği 1) Yeni olma durumu veya yeni olan bir şeyin özelliği 2) Eskimiş, zararlı veya yetersiz sayılan şeyleri yeni, yararlı ve yeterli olanlarıyla değiştirme, teceddüt Türkiye de geniş ölçüde bir yenilik çabası göze çarpmaktadır. Birleşik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meydan almak — esk. gelişmek, yayılmak, geniş ölçüde olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»