-
1 geniş ölçüde
adj. far going, far reaching* * *extensively -
2 geniş ölçüde
on a large scale, greatly -
3 geniş ölçüde yapılan
adj. extensive -
4 geniş
geniş breit; weit; Anzug; Begriff weit; Garten groß; Haus geräumig; Mensch sorglos; Programm umfangreich; Tür, Weg; Volksmassen breit; Vokal weit (in der türk. Phonetik a e o ö);geniş bir nefes almak (befreit) aufatmen;geniş bir zaman große(r) Zeitraum m;geniş çaplı umfangreich;geniş gönüllü gutmütig;geniş ölçüde weitgehend;geniş perde Breitwand f;geniş yelpazeli breitgefächert;geniş zaman GR das r-Präsens, z.B. gelirim -
5 geniş
"1. wide, broad. 2. spacious, extensive, vast, expansive. 3. carefree. - açı geom. obtuse angle. - bir nefes almak to breathe a sigh of relief. - fikirli broad-minded, liberal. - gönüllü tolerant. - kapsamlı comprehensive; all-inclusive. - mezhepli excessively tolerant, free and easy (in his/her sexual mores). - ölçüde on a vast scale. - tutmak /ı/ to do (something) taking every contingency into account. - ünlü ling. broad vowel. - yürekli carefree, happy-go-lucky, easygoing. - zaman gram. simple present tense, aorist. - zaman ortacı gram. present participle." -
6 درمقياس وسيع تر
geniş ölçüde -
7 weitgehend
geniş ölçüde -
8 extensively
geniş ölçüde -
9 широко
geniş ölçüde,yaygın olarak* * *geniş geniş; geniş ölçüde, yaygın olarak / biçimdeшироко́ раскры́тая дверь — ardına kadar açık kapı
широко́ распространённые расте́ния — yaygın bitkiler
широко́ рази́нуть рот / пасть — ağzını geniş geniş açmak
широко́ раскры́ть глаза́ — gözlerini kocaman kocaman / iri iri açmak
широко́ испо́льзоваться в произво́дстве пластма́сс — plastik imalinde yaygın olarak kullanılmak
пре́сса широко́ испо́льзовала эту информа́цию — basın bu bilgilerden bol bol yararlandı
-
10 широкий
geniş,enli; bol; yaygın* * *1) geniş, enli; açıkширо́кая у́лица — geniş cadde
широ́кая пло́щадь — geniş / açık meydan
широ́кая ткань / мате́рия — geniş / enli kumaş
широ́кая колея́ — ж.-д. geniş hat
2) (об одежде, обуви) bolэ́то пальто́ мне широ́ко́ — bu palto bana bol geliyor
3) engin, genişширо́кие сте́пи — engin stepler
наступле́ние на широ́ком фро́нте — воен. geniş cepheli taarruz / saldırı
4) geniş; uzunидти́ широ́ким ша́гом — uzun adımlarla yürümek
5) перен. geniş; yaygınширо́кие наро́дные ма́ссы — geniş halk yığınları
това́ры широ́кого потребле́ния — tüketim malları
широ́кие пла́ны — geniş planlar
широ́кие масшта́бы — geniş ölçüler / boyutlar
широ́кое испо́льзование чего-л. в медици́не — bir şeyin tıpta geniş ölçüde kullanılması
у него́ широ́кая нату́ра (о щедром человеке) — gönlü boldur
по́льзоваться широ́кой изве́стностью — yaygın bir şöhrete sahip olmak
••широ́кий экра́н — geniş perde
-
11 far reaching
geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan* * *sonuçları çok -
12 esaslı
1. أولي [أَوَّلِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili2. بدائي [بُدَائِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili3. جذري [جَذْرِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili4. جوهري [جوهَرِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili5. حيوي [حَيَويّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili6. رئيسي [رَئِيسِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili7. قيادي [قِيَادِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili8. مبدئي [مَبْدَئِيّ]Anlamı: köklü, geniş ölçüde etkili -
13 extensive
adj. uzatılmış, geniş, yaygın, geniş ölçüde yapılan, engin* * *1. geniş 2. yaygın* * *[-siv]adjective (large in area or amount: extensive plantations; He suffered extensive injuries in the accident.) geniş, büyük boyutta -
14 шире
daha geniş* * *сравн. ст.1) (от прил. широ́кий) daha geniş; daha yaygın2) (от нареч. широко́) daha geniş ölçüde; daha yaygın olarak -
15 extensively
adv. uzatılmış olarak, geniş olarak, yaygın olarak* * *geniş ölçüde -
16 far going
adj. geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan -
17 far going
adj. geniş ölçüde, geniş kapsamlı, uzaklara kadar ulaşan -
18 weitgehend
-
19 weitgehend
weitgehend <weiter gehend o schweiz weitgehender $empty$ weitergehend, am weitestgehenden>o am weitgehendstenI adj geniş kapsamlıII adv geniş ölçüde -
20 проникать
несов.; сов. - прони́кнуть1) girmek; sızmakв дом прони́кли во́ры — eve hırsız girdi
со́лнечный свет туда́ не проника́ет — oraya güneş ışığı girmez, orası güneş görmez
на глу́бине, куда́ не проника́ет со́лнечный свет — gün ışığının nüfuz edemediği derinlikte
из щеле́й проника́л свет — yarıklardan ışık sızıyordu
ве́тер сюда́ не проника́ет — rüzgar buraya vurmuyor
2) nüfuz etmek; sızmakрекла́ма прони́кла во мно́гие сфе́ры жи́зни — reklam hayatın birçok alanına nüfuz etti
в их ряды́ прони́кли посторо́нние элеме́нты — saflarına yabancı unsurlar sızdı
по прони́кшим в печа́ть све́дениям — basına sızan haberlere göre
3) yayılmakэ́ти иде́и все глу́бже проника́ли в ма́ссы — bu düşünceler yığınlar arasında gittikçe geniş ölçüde yayılmaktaydı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
aşama sırası — is. 1) Önem ve değer bakımından gitgide yükselen basamaklar dizisi, hiyerarşi 2) Otoritenin en geniş ölçüde en üst mertebede olmak üzere değişik önem sıraları arasında katı ve kesin bir biçimde dağıldığı toplumsal teşkilatlanış biçimi, hiyerarşi … Çağatay Osmanlı Sözlük
esaslı — sf. 1) Köklü, geniş ölçüde etkili, güzel, doğru ... gövdesini kuş tüyü yastıkların içine daha esaslı bir tarzda yerleştirdi. Y. K. Karaosmanoğlu 2) zf. Köklü, etkili, güzel bir biçimde, doğru olarak Konuyu esaslı öğrendi mi? … Çağatay Osmanlı Sözlük
gar — is., Fr. gare Demir yolu ile yolculuk edenlerin gereksinimlerinin geniş ölçüde karşılandığı büyük tren istasyonu Bu beylerle Selanik garının civarında bazı bahçelerden geçerek gidiyorduk. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
neoklasisizm — is., ed., Fr. néoclassicisme 1) Sembolizme karşı XX. yüzyılın başında ortaya çıkan klasik üslubu canlandırmaya yönelik edebî akım 2) mim. Avrupa ve Amerika da XVIII XIX. yüzyıllarda Eski Yunan üslup ve tezyinatını geniş ölçüde kullanan mimari … Çağatay Osmanlı Sözlük
plantasyon — is., Fr. plantation Sanayide kullanılan kahve, kakao, kauçuk vb. bitkilerin geniş ölçüde yetiştirildiği işletme … Çağatay Osmanlı Sözlük
psikoz — is., ruh b., Fr. psychose 1) Türlü sebeplerle kişiliğin bütünlük ve uyum gücünü geniş ölçüde yıkan ruhsal bozukluk 2) Toplumsal bir sarsıntıya bağlı olarak doğan ruh durumu Sansür, sağlam rejimlerde, kimsenin aklına dahi gelmeyen bir korku… … Çağatay Osmanlı Sözlük
silisyum — is., kim., Fr. silicium Atom sayısı 14, atom ağırlığı 28,09, yoğunluğu 2,34 olan, 1420 °C de eriyen, endüstride geniş ölçüde kullanılan ve doğada oksijenden sonra en bol bulunan element (simgesi Si) … Çağatay Osmanlı Sözlük
tatbikat — is., Ar. taṭbīḳāt 1) Uygulama 2) ask. Asker birliklerini savaşa hazırlamak amacıyla, arazi üzerinde yapılan geniş ölçüde savaş denemesi, manevra … Çağatay Osmanlı Sözlük
toplumsal denge — is., top. b. Bir toplumun başlıca kesimlerinin geniş ölçüde bir uyum içinde bulunmasını sağlayan toplum ve kültür bakımından bütünleşme … Çağatay Osmanlı Sözlük
yenilik — is., ği 1) Yeni olma durumu veya yeni olan bir şeyin özelliği 2) Eskimiş, zararlı veya yetersiz sayılan şeyleri yeni, yararlı ve yeterli olanlarıyla değiştirme, teceddüt Türkiye de geniş ölçüde bir yenilik çabası göze çarpmaktadır. Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
meydan almak — esk. gelişmek, yayılmak, geniş ölçüde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük